1 Mart 2012 Perşembe

BİZ ESKİDEN...

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta Babamın bile anahtarı yoktu.
Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek
bir yer yoktu ki.

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar,
Oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.

Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara
koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle
bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi.
Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,
hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.

Kısacacı evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır,
Çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.

Çok garip ama kimse almazdı.
Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...
Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,
Onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,
En fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine
oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı
alnımıza, oyuna devam ederdik.
Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki.
Komşumu tanımıyorum ama evinin camında,
temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin
der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ; bilmem kaç
kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var,
içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks
binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız,
onlara dede, nene diye
hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady '
lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek
ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de
cüzdanıma hitap eder.

Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş
insanlar olduk.

Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?..
'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?

26 Şubat 2012 Pazar

SUSMAK GEREK BAZEN HAYATA...


  Öyle zamanlar vardık ki kimse anlamaz. Anlatmaya çalıştıkca karşınızdaki sizi hep suçlu görür. Suçun olmasa kendini savunmazsın bu kadar olur ona göre. Bazen susmak gerekir hayata bağıra çağıra. Kıyametler kopsada susmak. Kavgaya susmak.. Gürültüye susmak.. Sessizliğe susmak..
  Susmak bazen herşeyin cevabıdır aslında.. Anlayabilene..

16 Şubat 2012 Perşembe

YALNIZLIK ÖMÜR BOYU



 Eve çekildiğinde başlar kimilerinin yalnızlığı...
Ağlar için için kimseye dökemez içini..
Kimi zaman off çeker derinden...
Kimi zaman akamayan yaş olur gözünden..
Zaman geçer, geçer de hep götürür kendinden..
Yavaş yavaş ağarır saçlar
Mevsim kış gelir mi  bahar ??
Bekler durur yeşerir mi ağaçlar ??


Elinde fincanı geçer odadan odaya 
Bir çare yokmudur bu evdeki davaya
Birikir içinde derdi döner deryaya
Bilir hiç bir çare yoktur bu yaraya


Toplar valizini sessizce alır yol
Sallanmaz ardından ne mendil ne bir kol...


                   ___YAKAMOZ___